Tam 4 yıl önceydi. O zaman ki ismiyle Olin Gençlik Basketbol Takımı, Beko Basketbol Ligi’ne, yani Türkiye’nin en üst basketbol ligine ikinci olarak yükselmişti. Bu lig aynı zamanda Avrupa’nın da İspanya’dan sonra en kaliteli, en pahalı ve en zorlu ikinci ligiydi. Edirneli sporseverler, basketbol severler, yıllardır futboldan gelmeyen başarıyı, basketbolda kazanmanın sevincini yaşıyorlardı.
Sonra, Beko Basketbol Ligi’ne adım atılırken isim değişikliğine gidildi. Takımın ismine Edirne’de ilave edilerek Olin Edirne oldu.
Başarılı bir ilk sezon geçirildi. Takım ligi 7. sırada tamamlayarak Play-Off’lara kaldı ve güçlü Banvit karşısında 5 maçlık seri sonunda 3-2 yenilerek veda etti. İlk yıl alınan bu başarı Olin Edirne’ye Avrupa kapılarını da açtı ve EuroChallange Cup’ta mücadele etti.
İlk yıl alınan bu başarının altında, çok güzel bir takım iskeleti kurulması, yüksek bütçe ve takım ve kulüp içindeki ahenkli çalışma, herkesin yapacağı işi bilmesi, ekip ruhu gibi nedenler vardı. Ama ilk sezonun sonunda sorunlarda filizlenmeye başlamıştı. En başta yeni bütçe sıkıntı yarattı. Ana sponsor ilk yıl verdiği kadar maddi imkan sağlayamayacağını açıkladı. Bu, bol bütçeyi seven teknik ekip arasında sorunların ortaya çıkmasına neden oldu. İlk yılın başarısıyla bir çok oyuncu yüksek fiyatlara başka takımlara transfer oldu. Kadro sil baştan yeniden oluşturuldu. Ama ilk yıl ki maya tutmadı. Lige iyi bir başlangıç yapılamadı. Herkes ilk yılın üstünde bir başarı bekliyordu ama bu başarıyı yakalamaktan çok uzaktaydı kulüp. Teknik heyetin başındaki kişi her şeyi ben bilirim, her şeyi en iyi ben yaparım tavrıyla herkesi küçük görmeye başlayınca hem sorunlar iyice su yüzüne çıkmaya, hem de ilk yılın başarısını getiren ekip ruhundan uzaklaşılmaya başlandı. Bunun sonucunda önce baş antrenör görevini bırakıp gitti. Gitti ama gemi su almaya başlamıştı ve işler bir türlü yerine oturmuyordu. Fakat yine de tablo kap karanlık değildi. Ligin son haftalarına girilirken, herkesin ağzını açık bırakacak bir kararla, takımı bırakıp giden kişi tekrar takımın başına getirildi. Aman düşüyoruz, korkusu sardı ve ancak takımı bırakıp giden kişinin bu işten çıkış yolu bulacağı yanlışına girildi. Takım zar zor ligde kaldı. Sihirbaz diye getirilen kişinin sihirli çubuğu çok fazla işe yaramamıştı. İkinci sezonun sonunda kulüpten ayrılanlar oldu. Zaten iş yapan birkaç kişi vardı, artık onların da bir kısmı olmayacaktı.
Üçüncü sezon yine sıkıntılarla başladı. Tüm dizginleri eline alan ve her şeyi ben bilirim edasını sürdüren teknik patron giderek bütün dengeleri ters yüz etmeyi başarmıştı. Buna idari anlamda hatalarda eklenince artık geri dönülmez bir yola girildi. Taraftarlar küstürüldü, insanlar basketboldan soğumaya başladı. Düşme hattında gidilirken, yapılan bu yanlışlara artık seyirciler salonda, maçlarda tepki vermeye başladılar. Sezonun bitmesine 5-6 maç kala baş antrenör bir basın toplantısı yaparak, sezon sonuna kadar barış istedi. Sezon sonunda da bir yıl daha olan kontratını yırtıp, gideceğini, hiçbir tazminat falan da istemediğini söyledi. 5-6 maçlık barışın sonunda takım yine dış faktörlerin de yardımıyla ligde kaldı.
Ligde kalması yüzlerce Edirneli basketbolseveri sevindiremedi. Çünkü takımın hakları İstanbul’a, Doğuş Grubu’na devrediliyordu. Her şey de anlaşılmıştı. Devir hakkı falan her şey tamamdı. Sadece resmi imzalar atılacaktı. Ama o sırada başlayan Gezi Protestoları, Doğuş Grubu’nu zor durumda bırakınca bir anda bu anlaşmadan vaz geçildi. Hesaplar bir anda alt üstü olmuştu. Kulüp devam kararı aldı. Ama artık olabilecek en düşük bütçeyle yola devam edilecekti. Devir olayının gerçekleşmesini beklerken ligde diğer takımlar transfer sürecini neredeyse sonlandırmışlardı. Olin Edirne’nin başında bir de antrenör krizi çıkmıştı. Bir ay öncesi sezon sonunda kontratımı yırtıp atacağım, tazminat falan istemiyorum diyen baş antrenör kontratını bir türlü yırtıp atmıyor ve ayrılmak için tazminat talebinde bulunuyordu. Sonunda önemli bir miktar tazminat alıp ayrıldı. Olin Edirne, diğer takımların neredeyse transferi sonlandırdığı bir dönemde, 24 Temmuz’da yeni antrenörünü buldu, Cem Akdağ ile yen baş antrenör olarak sözleşme imzaladı. Ardından oyuncu transferleri başladı. Ama hem bütçe yetersizdi, hem de oyuncu piyasası iyice daralmıştı. Var olan imkanlar dahilinde en iyisi yapılmaya çalışıldı. Bütçeye katkı olması için 3 yabancıyla oynama kararı alındı ve bunun sonucunda federasyondan 125 bin dolar gelir elde edildi. Edildi ama her takımın -6-7-8 yabancıyla oynadığı bir ligde tutunabilmek çok da kolay değildi. Bir çok olumsuzlukla lige başlandı. İlk yarı altın değerinde 6 galibiyet alındı. Ama ikinci yarı çok daha zor geçecekti, çünkü diğer tüm takımlar kadrolarını takviye ederek güçlendirmişlerdi. İkinci yarıda da alınan 2 galibiyet ile toplam 8 galibiyete ulaşıldı ve ligde kalındı. Bu çok büyük bir başarıydı aslında. Şimdi ligde kalabilmenin nasıl büyük bir başarı olabileceği sorulabilir. Ama gerçekten de büyük bir başarı bu. Olin Edirne yaklaşık 3 milyon TL’lik bütçe ile bu başarıyı yakaladı. Beko Basketbol Ligi’nin en düşük bütçeli takımıydı. Örneğin ligden düşen Mersin BŞB’nin bütçesinin 6,5 milyon TL olduğu düşünülürse elde edilen bu başarının önemi daha çok ortaya çıkar.
Bu başarıda şüphesiz en büyük pay baş antrenör Cem Akdağ’ın ve oyuncuların. Onlar olanaksızlıklar içinde ellerinden gelenin en iyisini yaptılar. Zoru görünce ne takımı bırakıp kaçtılar, ne de verilen sözler tutulmadı diyerek hayıflandılar. Cem Akdağ göreve geldiği zaman hedefimiz ligde kalmak olacak demişti ve bu hedefi tutturdu. Hocanın ve oyuncuların bu iyi niyetleri, sahada güçlerinin çok üstünde mücadele etmeleri ve ortaya koydukları seyir gücü daha zevkli bir basketbol ile, basketbola küsen taraftarlar tekrar kazanıldı ve takım mağlup olsa dahi hep destek verildi.
Şimdi bir zorlu süreç daha başlıyor. Edirne’den, Edirne Yağ Sanayi dışında, Ağaoğulları ve Kumuşoğlu aileleri dışında kimsenin taşın altına eline sokmadıkları göz önüne alındığında bu işin daha ne kadar sürdürülebilir olacağı meçhul. Edirne’den yeni dinamikler ortaya çıkmazsa, Kumuşoğlu ailesi İstanbul’dan yeni sponsorlar bulamazsa Beko Basketbol Ligi gibi bir kurtlar sofrasında yer bulabilmek, o masada oturabilmek zor değil adeta imkansız. Beko Basketbol Ligi’nde 5.yılda olabilecek miyiz, olamayacak mıyız? Üzülecek miyiz, sevinecek miyiz?
Umarız bu şehrin ileri gelenleri, bu takıma destek olunması gerektiğinin farkına varırlar ve ellerini taşın altına koyarlar.
Olin Edirne’nin bu şehrin tanıtımına ve sosyal yaşamına verdiği katkıyı kaç kurum ve kişinin yaptığı unutulmasın.
Var olan bir değeri kaybettikten sonra ah vah çekmek işin kolayı ve giden geri gelmiyor.
Bakalım iş sahiplerimiz, bu yıl da vergi vermeyelim, nasıl olsa devlet bize sponsorluk imkanı tanımış, biz de bu olanaktan faydalanalım ve bu kez de bir spor kulübümüze destek olalım demeyi akıllarına getirecekler mi? Yoksa yine eski hamam eski tas devam mı edecek?
NOT: Bu yazı tam bir ay önce yazılmış ve Edirne Gazeteciler Derneği’nin 653.Kırıkpınar için çıkardığı özel Kırıkpınar dergisinde yayınlanmıştır.